İNSAN DERELİOĞLU

Turnuvaya dair bizi öne çıkaran olay kurduğumuz takımla birlikte kampa girmemiz oldu sanıyorum. Biz Ziya Bey Sahası’nın minikler kategorisindeki ilk oyuncularıydık. O grubun içerisinde birkaç takıma bölünerek turnuvalara katılıyorduk. Hepimiz arkadaş olmamıza rağmen o turnuvada çok büyük bir rekabet oluyordu. O günlerde Trabzonlu abilerimizin karakteristik özelliği olan kazanma duygusu bize aşılanıyordu.
Kendi takım arkadaşlarımızla bile oynarken kıyasıya bir mücadele içerisindeydik. Hocalarımız bile ayrı ayrı takımlara sahiptiler. İlk altın kolyeyi galiba takım olarak biz kazanmıştık. Ondan sonra rekabet büyüdü tabi kazanan takıma karşı daha iyi bir takım kurup mücadele etmek istiyorlar. Sadi hoca bir takım kurdu, biz bir takım kurduk. Kendi içimizde mücadele ettik. Bizim 3 katlı bir baba evimiz var. Bir gece herkesten habersiz o evde kampa gittik. Tabi kampa girdiğimiz duyuldu ama nerede olduğumuz belli değil. Sadi hoca bizi aradı aradı bulamadı. Evin çatı katı bizim sürekli kamp yerimiz olmuştu.
AMATÖR RUHLA
HAYATIMIZI KAZANDIK
O günler bizim için çocukluk hayaliydi. O günlerde futbol oynarken aklımızda profesyonel olmak yoktu. Kendi aramızda, mahalle arasında, sokaklarda oynarken aldığımız zevk, orada kazandığımız duygu bizim için çok önemliydi. Ondan sonra birçoğumuz A takıma çıktık. Hepimiz kategorileri geçerek profesyonel olduk.
Bugüne gelirken çıktığımız o yolda hayatımızı kazandık. Bu işi meslek haline getirdik. Bizler o gün Trabzonspor çatısı altına girdiğimizde profesyonel başlamadık. Çocukken başladık. Daha sonra hayat bizi profesyonelliğe getirdi. Bugünkü profesyonellerle, bu işi sadece mesleki açıdan benimseyenlerle karşılaştığımızda bir burukluk oluyor. Çünkü Trabzonspor’un büyüklüğünden bahsedenler, Trabzonspor’u sevenler, Trabzonspor ile bir yere gelmek isteyenler, bu bahsettiğimiz duyguları yaşamadan, bu kategorilerden geçmeden sadece Trabzonspor ve profesyonellik arasındaki ilişkiyle ilgileniyorlar.
PROFESYONELLİKLE
GELEN KÜLTÜR EROZYONU
Bize hocalık yapan Özkan Sümer, Ömer Uzun, İlyas Akçay, Sadi Tekelioğlu’nun da bugünkü gibi hayatlarını bu işten kazanmak gibi bir amaçları yoktu. Sadece Trabzon’da var olan bu spor yapısı, karakteristik mücadele yapısı, o mücadeleci ruhu devam ettirme isteği vardı. Bizim zamanımızda da bizden önce de böyleydi. Zaten o günlerle bu günleri karşılaştırdığımızda da en büyük fark bu. En büyük kültür kaybı bu.
Bugün o dönemkinden daha çok çocuk oyuncu var. Nüfus 3-5 misli arttı. Kulüpler arttı. İmkanlar arttı. Sahalar çok. Daha geniş bir teknoloji ağı var. Buna rağmen o günkü sosyalleşme kültüründen uzaklaştı Trabzon. Aile yapıları çok önemli. O dönem ailelerimiz kendi çabalarımızla idman yapmamızı, okuldan, dersten ayrı kalarak bu işe zaman ayırmamıza sıcak bakmıyordu. Şimdi öyle bir noktaya geldi ki artık erkek çocuğa sahip bir aile çocuğunu potansiyel bir para makinesi gibi görmeye başladı. Futbola gönderilen çocuklar için koyulan hedef, profesyonel olmaları ve futboldan çok büyük para kazanmaları. Çocukları elden ele dolaştırıp alt yapılara, kulüplere, futbol dünyasına katmaya çalıştılar. Bu büyük bir karmaşaya sebep oldu. Bazı duyguların da kaybına sebep oldu.

Turnuvaya dair bizi öne çıkaran olay kurduğumuz takımla birlikte kampa girmemiz oldu sanıyorum. Biz Ziya Bey Sahası’nın minikler kategorisindeki ilk oyuncularıydık. O grubun içerisinde birkaç takıma bölünerek turnuvalara katılıyorduk. Hepimiz arkadaş olmamıza rağmen o turnuvada çok büyük bir rekabet oluyordu. O günlerde Trabzonlu abilerimizin karakteristik özelliği olan kazanma duygusu bize aşılanıyordu.
Kendi takım arkadaşlarımızla bile oynarken kıyasıya bir mücadele içerisindeydik. Hocalarımız bile ayrı ayrı takımlara sahiptiler. İlk altın kolyeyi galiba takım olarak biz kazanmıştık. Ondan sonra rekabet büyüdü tabi kazanan takıma karşı daha iyi bir takım kurup mücadele etmek istiyorlar. Sadi hoca bir takım kurdu, biz bir takım kurduk. Kendi içimizde mücadele ettik. Bizim 3 katlı bir baba evimiz var. Bir gece herkesten habersiz o evde kampa gittik. Tabi kampa girdiğimiz duyuldu ama nerede olduğumuz belli değil. Sadi hoca bizi aradı aradı bulamadı. Evin çatı katı bizim sürekli kamp yerimiz olmuştu.
AMATÖR RUHLA
HAYATIMIZI KAZANDIK
O günler bizim için çocukluk hayaliydi. O günlerde futbol oynarken aklımızda profesyonel olmak yoktu. Kendi aramızda, mahalle arasında, sokaklarda oynarken aldığımız zevk, orada kazandığımız duygu bizim için çok önemliydi. Ondan sonra birçoğumuz A takıma çıktık. Hepimiz kategorileri geçerek profesyonel olduk.
Bugüne gelirken çıktığımız o yolda hayatımızı kazandık. Bu işi meslek haline getirdik. Bizler o gün Trabzonspor çatısı altına girdiğimizde profesyonel başlamadık. Çocukken başladık. Daha sonra hayat bizi profesyonelliğe getirdi. Bugünkü profesyonellerle, bu işi sadece mesleki açıdan benimseyenlerle karşılaştığımızda bir burukluk oluyor. Çünkü Trabzonspor’un büyüklüğünden bahsedenler, Trabzonspor’u sevenler, Trabzonspor ile bir yere gelmek isteyenler, bu bahsettiğimiz duyguları yaşamadan, bu kategorilerden geçmeden sadece Trabzonspor ve profesyonellik arasındaki ilişkiyle ilgileniyorlar.
PROFESYONELLİKLE
GELEN KÜLTÜR EROZYONU
Bize hocalık yapan Özkan Sümer, Ömer Uzun, İlyas Akçay, Sadi Tekelioğlu’nun da bugünkü gibi hayatlarını bu işten kazanmak gibi bir amaçları yoktu. Sadece Trabzon’da var olan bu spor yapısı, karakteristik mücadele yapısı, o mücadeleci ruhu devam ettirme isteği vardı. Bizim zamanımızda da bizden önce de böyleydi. Zaten o günlerle bu günleri karşılaştırdığımızda da en büyük fark bu. En büyük kültür kaybı bu.
Bugün o dönemkinden daha çok çocuk oyuncu var. Nüfus 3-5 misli arttı. Kulüpler arttı. İmkanlar arttı. Sahalar çok. Daha geniş bir teknoloji ağı var. Buna rağmen o günkü sosyalleşme kültüründen uzaklaştı Trabzon. Aile yapıları çok önemli. O dönem ailelerimiz kendi çabalarımızla idman yapmamızı, okuldan, dersten ayrı kalarak bu işe zaman ayırmamıza sıcak bakmıyordu. Şimdi öyle bir noktaya geldi ki artık erkek çocuğa sahip bir aile çocuğunu potansiyel bir para makinesi gibi görmeye başladı. Futbola gönderilen çocuklar için koyulan hedef, profesyonel olmaları ve futboldan çok büyük para kazanmaları. Çocukları elden ele dolaştırıp alt yapılara, kulüplere, futbol dünyasına katmaya çalıştılar. Bu büyük bir karmaşaya sebep oldu. Bazı duyguların da kaybına sebep oldu.